DEPRESYON

DEPRESYON
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye
susamışım, ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
                                              Nilgün Marmara
                                   Daktiloya Çekilmiş Şiirler
 
 
     Depresyon, Amerikan Psikyatri Birliğinin yayınladığı DSM-IV tanı kitabına göre, depresif duygudurum, ilgi kaybı, uyku bozukluğu, halsizlik-enerji kaybı, iştah-kilo değişikliği, psikomotor retardasyon-ajitasyon, değersizlik-kararsızlık-suçluluk hisleri, dikkat toplamada güçlük-unutkanlık, intihar ve ölüm düşünceleri şeklinde sıralanan 9 belirtiden en az bir tanesi ilk iki belirtiden (depresif duygudurum, ilgi kaybı) bir tanesi olmak şartıyla en az beş tanesinin iki hafta boyunca ve günün büyük kısmında devam etmesiyle tanımlanmaktadır .
       Dünya Sağlık örgütünün tanı rehberi ICD-10'da ise depresyon hafif, orta ve şiddetli depresyon olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Dolayısıyla hafif depresyon ölçütleri birey için kesinlikle anormal olacak derecede, çevre şartlarının etkilemediği, günün tamamına hakim olan ve en az iki hafta süresince devam eden çökkün duygudurum; normalde hoşa giden etkinliklere karşı ilgi kaybı; enerjide azalma veya kolay yorulma belirtilerinden en az ikisinin olması ve toplam belirti sayısını en az 4'e tamamlayacak şekilde özsaygı ve kendine güvenin azalması; aşırı derecede pişmanlık ve suçluluk duygularının olması; tekrar eden ölüm veya intihar düşünceleri ya da intihar girişimleri; düşünme kabiliyetinin ve dikkatinin azalması, kararsızlık ve bocalama durumu; psikomotor aktivitede değişim ve her tür uyku bozukluğu; iştahta değişim ve buna bağlı olarak kiloda artış veya azalışın olmasıdır. Eğer hastada toplam 6  ölçüt görülüyorsa orta derecede depresyon; eğer ilk üç belirtinin tamamıyla birlikte toplam 8 belirti varsa buna da şiddetli depresif nöbet denilmektedir.
       Depresyon sözcüğünün Latince kökü”depressus”dur; aşağı doğru bastırmak, çekmek, kederli, bitkin, gamlı, cesaretini kırmak, donuklaştırmak, durgunlaştırmak gibi birçok anlamlara gelmektedir. Depresyon karşılığı Türkçede çöküntü ya da çöküntülük olarak kullanılmaktadır
Depresyon ruhbiliminde dört farklı yerde kullanılır. Bunlar;
- Belirti,
- Sendrom,
- Hastalık,
- Duygu durumu değişikliğidir.
       Bir semptom olarak depresyon,  bir çok bedensel ve ruhsal hastalıklarda meydana çıkabilir. Depresyon, bazen belirli bir nedene bağlı olmadan, bazen de günlük engeller karşısında ortaya çıkabilen ruhsal bir durumdur.
       Sendrom olarak depresyonun temelinde keder duygusunun artmış olduğunu görmekteyiz. Bu durum bedensel, ruhsal ve toplumsal belirti ve yakınmaların tümünü içermektedir. 
       Depresyonun temeline bakıldığında elem duygusu görülmektedir. Kişi duygu durumu ve kendi yaşantısı arasında bir ilikşi kurar. Bu durumda yeni bir yaşantı oluşur. 
       Depresyon sözcüğü, üzüntü, hayal kırıklığı ve karamsarlık gibi duyguları belirtmektedir. Depresyon, doktorlar,psikiyatristler ve klinik psikologlara göre tedavi gerektiren bir durumdur. Depresyon konusunda yeterli eğitimi ve deneyimi olmayan insanlar bu konuda uzman olan insanlara göre durumun ciddiyetinin farkında olmayabilirler. Bu yüzden depresyondaki kişilere ya da depresyondaki kişilerin yakınlarına karşı anlayışlı davranmayıp, yeterince yardımcı olamayabilirler. 
a) Duygusal Boyut: Depresyondaki kişinin hem şuanda yaşadığı hayatında hem de gelecekle ilgili düşüncelerinde farklılıklar vardır. Ciddi bir boyutta depresyon yaşayan kişi kendisini işe yaramaz, vasıfsız ve başarısız olarak görebilir. Depresyonu yaşayan kişiler, en az iki hafta boyunca kendilerini sıkıntılı, karamsar ve kederli hissedebilirler. Tabiki, depresyon sırasında kişi kendini üzüntü ve kederli olmanın dışında daha farklı duygularda da hissedebilir. Örneğin, bazı insanlar eskiye göre, kendilerini daha öfkeli ve endişeli hissedebilirler. 
b) Düşünsel Boyut: Depresyondaki kişinin kendi dünyası ve geleceği hakkında düşüncelerinde de farklılıklar vardır. Depresyonu ciddi düzeyde yaşayan bir kişi, kendisini işe yaramaz, yetersiz ve başarısız olarak görebilir. Bu yüzden, depresyon yaşayan kişinin benlik saygısı ve kendine olan güveni olumsuz yönde etkilenebilir. Karar vermede zorlanmalar yaşar. Geçmişte yapmış olduğu hataları ve kusurları düşünüp, kendinin suçlu düşünebilir. Dünyayı acıların yaşandığı ve hayal kırıklıklarının olduğu bir yer gibi algılar. Tüm acıların ve kederlerin sonsuza kadar devam edeceğini düşündüğü için umutsuzluğa kapılır. Depresyondaki kişiler içinde bulunduğu durumu değiştiremeyeceğine veya değişmeyeceğine inandığı için çözüm olarak intiharı bile düşünebilir. 
       İntihar ihtimali depresif rahatsızlıklarda oldukça yüksek görülmektedir. Bu ihtimal bazen sadece ölüm düşüncesi olarak kalırken, bazen de ciddi anlamda intihar girişimleri görülebilir. Bütün intihar ve intihar girişimlerinin depresif bozukluklarla bir bağlantısı yoktur. Fakat depresyondali umutsuzluk ve çaresizlik duygularının yüksek olması nedeniyle, bu rahatsızlığı yaşayanlardaki risk depresyonda olmayanlardan 30 kat daha yüksektir. 
       Depresyon yaşayan kişinin düşüncelerinde yavaşlama, bulanıklaşma ve dikkatinde dağılmalar gibi değişimler yaşayabilir. Okumada hatta konuşmada bile zorlanmalar yaşayabilir. Bu nedenle bu sorunları yaşayan kişi herhangi bir işe girmede çok zorlanabilir. Hatta zihinsel bir problemi olduğunu bile düşünebilir. 
c) Fiziksel Boyut: Depresyon içinde olan bir kişi, uyku düzeninde ciddi anlamda değişimler yaşayabilir. Bazen sürekli uyku halinde olup, bazen de uykuya dalma ve uyuyamama gibi sorunlar yaşayabilirler. 
       Yazar'a göre depresif rahatsızlıklara ciddiyet açısından birbirinden farklılaştığı iki önemli boyut vardır. Birinci boyutta bu rahatsızlık bazen çok ciddi boyutlara ulaşabilir. Depresyonda olan kişi düşünce yönünden de gerçekle bağlantısını yitirebilir. Suçluluk ve rahatsızlık düşüncelerinin yanısıra katı düşünceler de oluşmaya başlar. Örneğin; dünyadaki bütün kötülüklerinin nedeni olarak kendini görebilir. Bu tarz düşüncelere yanılsama (delüzyon) denilmektedir. Bazen de bu düşüncelere normaldışı algılar (halüsinasyonlar) da eşlik edebilir. Örneğin; çevrede kimse olmadığı halde kişi kötülük görüp cezalandırılacağına dair sesler duyduğunu söyleyebilir. Depresyonu bu kadar yoğun yaşayan birinin, hareketlerinde yavaşlamalar görülür. Hareket edemez ve konuşamaz duruma gelebilir. Bazen de bu durumların tam tersi olabilir. Bu tarzda olan ciddi depresyonlar, “psikotik” olarak adlandırılır. Bu vakalar genellikle “nevrotik” olarak adlandırılan ve daha hafif düzeyde olan olan depresyon hastaları kadar yoğun değildir. Psikotik durumda olan hastaların tedavileri hastane ortamında yapılmalıdır.